Moda kampanyaları yıllardır sektördeki gönüllü kampanyalara bağlıydı. ‘Kendini kontrol’ bilindiği üzere yaklaşık
on yıl önceki Bangladeş’teki Rana Plaza yangınına, burada 1134 kişinin ölümüne binlerce insanın da
yaralanmasına engel olmadı. Aşırı üretim ve olağanüstü kirlilikten kaynaklanan kaçak emisyonları
dizginlemek için ‘iyi niyet’ ise pek işe yaramadı.
Giderek artan sayıda marka ve tedarikçi, mevzuatın her şirketi eşit bir seviyeye oturtan en önemli dengeleyici
olabileceğinin yeni farkına varıyor. Düzenleme olmadan daha iyisini yapma niyetindeki firmalar rekabetçi
avantajlarını kaybetme riskiyle karşı karşıya. Asos bu nedenle 2015 Modern Kölelik Yasası’nın sertleştirilmesi
ve insan hakları konusunda durum tespiti yapılmasını zorunlu kılma konularında kanunyapıcıları göreve çağırırken,
ayrıca parça-başı sisteminin ortadan kaldırılması ve alıcıları tedarikçileri tarafından yapılan herhangi bir ücret
hırsızlığı konusunda sorumlu tutan Kaliforniya’nın Hazır Giyim İşçileri Koruma Kanunu’na destek verdiğini açıkladı.
2022 yılı tedarik zincirlerinin temizlenmesi konusunda bir başlangıç yılı oldu. Temmuz ayında yayımlanan
Uygur Zorla Çalıştırmadan Koruma Anlaşması, Çin’in Xinjiang Uygur Otonom Bölgesi’nden gelen tüm malların
zorla çalıştırılarak elde edildiği varsayımıyla ülkeye girişini yasakladı. Birkaç ay sonra ise California eyaleti,
2025 yılı itibariyle tüm hazır giyim, el çantası, ayakkabı, döşeme, perde, havlu ve yatak üretiminde PFAS olarak
bilinen polyfluoroalkyl maddelerin ve kimyasalların kasıtlı kullanımını yasaklayan ilk eyalet oldu.
California Valisi Gavin Newsom ayrıca, eyaletteki üreticilerin 2032 yılı itibariyle tekli plastik paketlemelerin %25 oranında
düşürülmesini amaçlayan Plastik Kirliliğini Önleme ve Üretici Paketleme Sorumluluğu Anlaşması’nı imzaladı.
ABD’de Higg Index’in güvenilirliği etrafında dönen sorular ekseninde yapılan çalışmalarda geçen yaz süresince Norveç,
Hollanda ve İngiltere’deki kanunyapıcıların ekolojik iddialarını yanlış beyan ettikleri görüldü.
Mart ayında İspanya’da Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu Kanunu geçerken, bu kanun 31 Aralık 2024 itibariyle tekstil atıklarının
ayrılmasını gerektiriyor. Yıl boyunca Avrupa Parlamentosu’nun Yeşil Anlaşma’yı savunan üyeleri, şirketlerin ürünleri üretme,
satma ve pazarlama yollarını değiştirecek planlar yaptılar. Diğer tarafta ise Japonya işletmelere Due Dilligence kapsamında
insan haklarını düzenleyen politikalar oluşturacak rehberler yayımladı. Tedarik zincirini temizlemek artık ABD’nin de
önceliklerinden biri.
Almanya, şirketlerin kendi operasyonlarındaki insan hakları ve çevresel kabahatleri tanımlayacak, önleyecek ve çare üretmesini
gerektirecek Due Dilligence kanununun zorunlu olması konusunda ilk adımı atarak, bu şirketlerin yıllık toplam global cirosunun
%2’si oranında cezalandırılmasını gerektiren kanunu geçirdi. Massachusetts eyaletinde tekstil atıklarını, kullanılmış giyim
eşyaları ve yatakları çöpe atmak tamamen yasaklanmış durumda. Californiya’da da hayvan kürkünden yeni ürünlerin
satılması eyalet çapında yasaklandı.
Yine 2023 itibariyle kasıtlı olarak PFAS eklenen hazır giyim ürünlerinin satışı, dış giyim ve iş kıyafetleri hariç olmak üzere
New York eyaletinde yasaklanırken, Fransa’da da satılan her hazır giyim ürünü üzerinde iklime etkisini gösteren
bir eco-label etiketinin yer alması zorunlu tutuluyor.
Peki neler muğlak durumda? Avrupa Birliği’nin, ürünün dayanıklılığına ve tamir edilebilirliğine, kullanım
ömrü sonu yönetimine ve yeşil aklamaya (green washing) gösterdikleri dikkat nedeniyle "hızlı moda baskısı" olarak nitelendirilen
Sürdürülebilir ve Döngüsel Tekstil ve Sürdürülebilir Ürün İnsiyatifi Stratejisi’ni yeniden düzenlemesi bekleniyor. AB’nin zorunlu
kurumsal sürdürülebilirlik konusundaki Due-Dilligance mevzuatı konusunda bastırması ve zorla çalıştırma ile ürütülen ürünlerin
girişinin yasaklanmasına ilişkin önerisi, her iki taraftan da eleştiri alıyor. Özellikle bu düzenlemeyi yeterli bulmayanlar tarafından
istismar mağdurları için çözüm ve tazminat konularında yeteri kadar ileri gitmemekle eleştiriliyor. Avrupa Konseyi ayrıca orman
kaybıyla ilişkilendirilecek ürünlerin usulsüz ilan edilmesini sağlayacak yeni bir kanun üzerinde çalışıyor. Kanun kapsamında
arasında deri, çikolata, mobilya gibi bazı üretilmiş ürünlerle soya, sığır eti, palm yağı, odun, kakao ve kahve gibi ürünler yer alıyor.
ABD’de ise niyet ile eylem arasındaki farkı daraltacak çabalar söz konusu. Federal Ticaret Komisyonu Aralık ayında
pazarlamacıların kendi çevresel iddialarını ‘abartmalarını’ önlemek amacıyla hazırlanmış olan Yeşil Kılavuz’ların yasal olarak
incelenmesini başlatma kararı aldı. Hesap Verebilirliği Şekillendirme ve Gerçek Kurumsal Değişim İnşa Etme Yasası olarak da bilinen,
hazır giyim sektöründe saatlik ödeme yapılmasını zorunlu kılan Fabric Anlaşması’nın bu yıl içerisinde Senato’da oylanması beklenirken,
moda sektörü böylece ilk kez Federal gündeme girmiş durumda.
Köleden Arındırılmış İş Sertifikasyon Anlaşması ise geçtiğimiz yıl Şubat ayında Senato’ya sunulurken, bu yıl içerisinde değerlendirmeye
alınabileceği konuşuluyor. Anlaşma eğer geçerse, giyim üretimi, imalat ve madencilik gibi malların üretimi ile uğraşan büyük şirketlerin
tedarik zincirlerinde zorla çalıştırmayı ortadan kaldırmayı hedefliyor.
Moda Anlaşması olarak da bilinen New York Eyaleti’nin Modada Sürdürülebilirlik ve Sosyal Sorumluluk Anlaşması
Patagonia ve Stella McCartney’den övgüler alırken, yasanın Demokrat destekçileri gelen eleştiriler karşısında çok sayıda
değişiklik yapacaklarını ve hedeflerini daha açık ve güçlü hale getireceklerini söylediler. Bu hedefler içerisinde kimyasal
madde kullanımı ve iklim hedeflerinin daha yoğun olarak yer alması, markalar için yükümlülüklerin
arttırılması ve sorumlu satınalma pratikleri yer alıyor.
Ayrıca ABD Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonu'nun, işletmelerin ilk kez iklimle ilgili emisyonları ve riskleri hakkında ayrıntılı
raporlama sağlamasını gerektiren, iklimle ilgili ifşa etme kuralı önerisi de ufukta belirmiş durumda. Bu kurala göre firmalar
hem doğrudan kendilerinin, dolaylı olarak ise Kapsam 1, Kapsam 2 ve tedarikçiler tarafından dolaylı olarak üretilen
Kapsam 3 emisyonlarını ifşa etmek zorunda kalacaklar.
Öyleyse bu hızlıca değişen kurallar ve mevzuata uyum konusunda kimi görevlendirmeli? Sorumlu Sourcing Departmanı olmalı mı?
Peki ya sürdürülebilirlik konusu? Adalet Umudu ve Kölesizlik İttifakı (Hope For Justice and Slave-Free Alliance) CEO’su Tim Nelson’a
göre bu durum kelimenin tam anlamıyla bir piyango. Tim Nelson doğası gereği birbirinden farklı departmanları ilgilendiren bu durumun
çözümü için çoğu şirketin bir matriks yönetimine ihtiyacı olduğunu söylerken, bunun şirketlerin riski ne kadar değerlendirdiğine
bağlı olduğunu, tedarik zinciri risk ya da sadece mevzuatsal bir risk olarak değerlendirilebileceğini, özellikle büyük şirketlerin bu
konudan sorumlu şirket içi bir çalışanı olabileceğini belirtirken, şirket yaklaşımlarının değişmek zorunda olduğunu,
adanmış çalışanlara sahip şirketlerin daha hızlı yol alabileceğini, bundan 10 yıl sonrasında her bir şirketin bu konuyla
uğraşan ayrı bölümleri olacağını tahmin ettiğini belirtti.