TR
Ara
DÜNYADAN HABERLER

Türkiye'nin Gümrük Vergisi Avantajı: Uçurumdan Aşağı mı Yoksa Kolay Bir Yol mu?

Türkiye'nin Gümrük Vergisi Avantajı: Uçurumdan Aşağı mı Yoksa Kolay Bir Yol mu?
EKLENME TARİHİ 02.09.2025

ABD'nin gümrük vergileri birçok ülkede kafa karışıklığı ve belirsizlik yaratırken, Türkiye farklı tepki göstererek hızla pozisyon değiştirdi. 1 Ağustos'ta açıklanan yeni gümrük vergilerinde, Türkiye'nin ABD ile ticaretinde uygulanacak karşılıklı oran yüzde 15 olarak belirlendi. İstanbul Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği Başkanı Mustafa Gültepe, Sourcing Journal'a yaptığı açıklamada, "Bu, Türkiye'ye rakiplerine kıyasla önemli bir avantaj sağlıyor" dedi.

Gültepe konuşmasının devamında Bangladeş'in %20, Vietnam'ın %20, Sri Lanka'nın %20, Pakistan'ın %19, Hindistan'ın %50 ve Çin'in %37,5'lik payı göz önüne alındığında, Türkiye'nin göreceli avantajının açıkça ortaya çıktığını, Asya merkezli bu ülkelere artan tarife yükünün ABD'li alıcıları tedarik zincirlerini çeşitlendirmeye zorlaması nedeniyle Türkiye’nin kalitesi, güvenilirliği ve coğrafi avantajlarıyla öne çıktığını kaydetti.

Avrupa Birliği ile avantaj farkının kapanmasına rağmen Türkiye'nin, AB benzeri yüksek katma değerli üretimde rekabet ederken Asya ülkelerinin kaybettiği hacmi yakalama fırsatına sahip olduğunu ifade eden Gültepe’nin görüşü ülke genelindeki diğer dernek ve üreticiler tarafından da destekleniyor.

Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD) Eş Başkanı Toygar Narbay, "Gümrük vergileri bize avantaj sağladı ve adım adım ilerlememiz gerekiyor. Jeopolitik gelişmeleri ve rekabeti etkileyen diğer birçok faktörü göz önünde bulundurmalıyız, aynı zamanda güçlü yanlarımızı da. Zaten sahip olduğumuz avantajların farkına varmalıyız: geliştirme kapasitemiz, dikey tedarik zincirimiz, hızlı ve esnek, yüksek kaliteli üretimimiz ve Avrupa zihniyetimiz." dedi.

TGSD tarafından konuyla ilgili yapılan bir çalışmada avantajı arttırmak için gerekli eylem maddelerini ve devlet desteği ihtiyacını vurgulanırken geliştirilmiş döviz kuru mekanizmaları, genişletilmiş KOBİ desteği, güçlendirilmiş Eximbank kredi programları ve teminat mektubu darboğazlarına çözümlerin gerektiği ifade ediliyor. Türkiye'nin hazır giyim üretiminin yoğunlaştığı İstanbul, İzmir, Denizli, Kahramanmaraş ve Gaziantep'te önemli ekonomik canlanma beklendiği söylenirken, İstanbul'un toplam üretimin %40'ını tek başına karşılaması nedeniyle, bölgesel yayılmaların önemli olması bekleniyor.

Trump tarifelerinin Türkiye'yi kaybeden değil, stratejik kazanan konumuna getirecek şekilde yeniden şekillendirdiğinin savunulduğu çalışmada, sektörün hızlı ve kararlı bir biçimde harekete geçmesi gerektiği vurgulanıyor.

Gültepe, sektör adına yaptığı konuşmada, Transatlantik kanaldaki ihracat hasarlarının onarılması ve ABD'ye fırsat penceresinin kaçırılmaması gerektiğini söylerken AB'nin artık ABD'ye ihracatta fiyat avantajına sahip olmasına rağmen Türkiye'nin hâlâ daha güçlü bir konum elde edebileceğini vurguladı.

Türkiye’nin hem Asya ülkelerinin kaybettiği hacimleri yakalama hem de AB ile benzer şekilde yüksek katma değerli üretimde rekabet etme fırsatına sahip olduğunu ifade eden Gültepe, Türk hazır giyim sektörünün yüksek kalitesi, hızlı teslimatı, sürdürülebilirliği ve güvenilir üretim kapasitesi, ABD pazarındaki varlığını artırmasına olanak sağladığını, Türkiye’nin ABD pazarına yüksek kaliteli, katma değerli ve tasarım odaklı ürünler tedarik etme konusunda AB ve özellikle İtalya ile benzer bir üretim kapasitesine sahip olduğunu, kalite ve tasarımdaki rekabet gücünü güçlendirerek İtalya ile karşılaştırılabilir bir konuma gelme potansiyeline sahip olduğunu ifade etti.

Ancak analistler henüz kutlama yapmanın zamanı gelmemiş olabileceği konusunda uyarıyor. Ekonomi, asgari ücretin yıl ortasında dondurulmasının ardından yaşanan çift haneli enflasyon ve yeniden başlayan işçi protestolarıyla hâlâ boğuşuyor. Bu ay yayınlanan ve işçi haklarını ve örgütlenme özgürlüğünü inceleyen bir ABD insan hakları raporu, itibar risklerini yönetmek isteyen küresel markaların ve perakendecilerin konuya daha yakından ilgi göstermesini sağladı. Asgari ücret son iki yılda yüzde 249 artarak Ocak 2025'te 22 bin 104 lira (yaklaşık 626 dolar) olarak belirlenirken, bu yaz asgari ücrete yeniden zam yapılmamasıyla süreçte değişiklik yaşandı. Ancak işçiler, hükümetin yıl ortası zammı vermeyi reddetmesinin ardından son aylarda hayal kırıklığına uğradılar.

Pandemiden sonra enflasyonun patlamasıyla hükümetin yıl ortası ücret artışlarını geri getirdiğini ifade eden Narbay ise öncesinde ücret artışının yılda 1 kez olduğunu, gelecek yıl enflasyon beklentisinin ise %14-18 aralığında, 2027’de ise %10’un altına ineceğinin beklendiğini söyledi.

Yine de analistler, tarife seviyeleri Asya ile karşılaştırıldığında ücretlerin önemli bir faktör olmaya devam ettiğini belirtiyor. Asya genelinde asgari ücretler hâlâ aylık 100-200 dolar civarında seyrediyor. Türk lirasındaki sert değer kaybı, üretim maliyetlerinin son iki yılda yüzde 25 arttığının tahmin edilmesiyle birlikte, baskıyı daha da artırdı.

ABD İnsan Hakları Uygulamaları Ülke Raporu'nun Türkiye bölümünde ise örgütlenme özgürlüğü ve toplu pazarlık gibi işçi hakları endişeleri vurgulandı.

İHKİB sağlanan hizmetlerin iyileştirilmesi ve web sitesinde en iyi deneyimi yaşamanızı sağlamak için çerezleri kullanır.
close